Rafların arasında durmuş, sakızını bir şişirip bir patlatan Stesha’nın canı çok sıkılmıştı. Her an aynı şeyi yapmak onu çok sıkıyordu. Sabah yedi de dukkanı acar, gece yarılarında kapatır. Her dakika her saniye aynıydı neredeyse. Yakın arkadaşları arada gelmıyor olsa, hemen burayı kapatırdı. Buradan gelecek paraya hiç mi hiç ihtiyacı yoktu. Kafasını öne eğmiş, etrafa bakınırken içeriye Max girmişti. Onu görür görmez hemen sıkıca sarıldı. Genel de insanlar ondan korkar, ürkerdi. Ama Stesha ile Max kardeş gibi büyümüşlerdi. Ne var ki Stesha'nın Will ile evlenmesınden sonra daha az görüşür olmuşlardı.- hatta hiç görüşmemişlerdi-. Eskiden ne güzel aynı evde kalır, beraber vakit geçirirlerdi. Ama artık onların hiçbiri yoktu. Ona sarılırken malikhanedekileri hatırladı. Onları da çok ihmal etmişti. En kısa sürede yanlarına uğramalıydı. Bir süre ayakta muhabbet ettikten sonra Max'ı masasına uğurladı. O oturuncaya kadar çevreyi kontrol etti. Diğerleri onu farketmemiş gibiydi. Bunun verdiği rahatlıkla odasına çekildi.
Oval yatağa uzanıp gözlerini tavana dikti. Arada sırada gözlerini kapatıyor, dinlenmeye çalışıyordu ki dışarıdan bir gümbürtü gelmişti. Bir hamleyle kalkıp pencerenin yanına doğru ilerledi. Gördüğü manzara karşısında hiç mi hiç şaşırmamıştı. Will gelmiş ve her zaman ki gibi kapıdaki görevlilerle kavga etmişti. Stesha hemen duvara yaslandı. Soluk soluğa kalmıştı. Nihayet Will gelmişti, onu çok özlemişti. Hemen karşısında ki aynada kendisini süzdü. Felaket görünüyordu. Will'in kendisini böyle görmesini istemiyordu. Giysi dolabının önüne geçti. Ne giyeceğine karar vermeye çalışıyordu ki önce şu tozlara bürünmüş giysisini üzerine geçirdi. Açık mavi renkli bir elbise geçirdi sırtına. Lavanta- Spıkqo karışımı parfümünü neredeyse üzerine boşalttı. Toplu olan saçlarını açtı. Ayna da kendisine son kez baktıktan sonra masasına oturdu. Gelmesi an meselesiydi ama kalbi deli gibi çarpıyordu. Çekmecesinde duran şarap şişesini çıkardı, bir kadehe boşalttı. Ani bir hareketle hepsini bitrdi. Will'in geldiğini görmemiş gibi yapacaktı. Önüne ticari defterlerinden birisini getirip koydu. Bacaklarını masanın üzerine koydu. Eline de bir kalem aldı. Çalışan genç kadın profiline bürünmüştü ki kapı tokmağı hareketlenmişti. Stesha hafif bir ses tonuyla '' Gelin '' dedi. Will'i görünce yüzünde bir gülümseme belirdi. Herzaman ki inceliğiyle bir buket çiçek getirmişti.
''Merhaba hayatımın anlamı! Bu çiçekler senin için. Senin kadar güzel değiller ama..."
Çiçeğin onun için hiçbir önemi yoktu. Ama bu hareketi yine de çok hoşuna gitmişti. Koklama gibi saçma bir harekette bulunmayacaktı. Çiçeği alıp masanın üzerine fırlattı. Ardından direk William'ın dudaklarını kendi dudakları ile birleştirdi. O kadar özlemişti ki delice öpüyordu... U[i]zun süren bir ayrılığın ardından şimdi Will'in yanında olmak, o kokuyu ve sıcaklığı tekrardan hissetmek paha biçilemez bir duyguydu. Ellerinin ellerine dokunuşu dahi büyük bir haz veriyordu Stesha'ya ... Will'in sıcak dudaklarıyla birleştirdiği yüzü ise alev alev yanıyordu.. Sıkı sıkıya sardığı Will'i kendinden uzaklaştırdı ve;
'' Hoşgeldin sevgilim. Seni çok özlemişim..''